11 Şubat 2018 Pazar

ÖLÜMLÜ DÜNYA, ÖLÜMLÜ İNSAN



Oyuncu Ali Atay’ın, yönetmenliğini üstlendiği ikinci filmi Ölümlü Dünya ilk filmi Limonta’ya nazaran tamamen farklı bir atmosferde. İlk filmi Limonata dram üzerine kurulu olup iki karakter üzerine kurulu bir yol filmiydi. Limonata filmi daha soft ve durum komedisi ağırlıklıyken, Ölümlü Dünya filmi ise absürt şakalara dayanan bir komedi üzerine kurulu. Zaten hikayenin olağandışılığı böyle bir mizah evreni kurmaya müsait.

Ölümlü Dünya, Haydarpaşa Gar’ında kendi halinde bir restoran işleten Mermer Ailesi’nin hikayesini anlatıyor diye lanse edilmişti. Bu yanlış. Filmi izleyenler gördü ki Mermer Ailesi hiç de kendi halinde bir aile değil. Filmin dramaturjik kopuklukları buradan itibaren baş gösteriyor. Film, Özdemir Erdoğan’ın Gurbet parçasıyla başlıyor. İstanbul görüntüleri, halden alışveriş yapan karakter. Nostaljik bir restoran görüyoruz. Çöpçüler Kralı filmiyle özdeşleşen bu prçayı duyunca ister istemez onun tadında, yeşilçam ayarında bir film izleyeceğimizi düşünüyoruz. Gülse Birsel'in Aile Arasında filmiyle başlayan furya ile bir aile komedisi izleyeceğimizi beklerken eli silahlı bir aile karşılıyor bizi. Film seyircisini adeta ters köşeye atıyor. Mermer Ailesi bir örgüt ve genel merkezden yapmaları gereken görevler geliyor. Böyle örgüt başka aileler var ve bu bir aile geleneği olarak aktarlıyor. Restoranları ise tamamen paravan bir işletme.  Aslında bakarsanız çok başarılı bir absürt evren kurulmuş. İlgi çekici bir hikaye bizi bekliyor. Bir yandan örgüt üyesi eli silahlı insanlarken bir yandan da bir ailenin üyesi olarak aile bağlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bu çatışma ve silahlı çatışma anında bile ailevi tutum çok komik bir hal alıyor. Yönetmen Ali Atay, Leyla ile Mecnun dizisiyle hayatımıza yeniden giren absürt komediyi, dizinin senaristi Burak Aksak ve dizinin yönetmeni Onur Ünlü’den daha iyi kavramışa benziyor. Absürtlük ve mizah olarak tamam da peki film olarak?

Başarılı, gerçekçi çatışma sahneleri çekilmiş. Filmin senaryosunda bir çatışma var. Karakterler doğal. Fakat filmde çok temel problemler var. Bir kere sinema dilinin noktalama işaretleri olarak adlandırılan geçişler çok yanlış kullanılmış. Kararma açılma geçişleri çok amatörce ve anlatmak istenilenin karşılığını veremiyor. Muhtemelen film çok daha uzundu ve kesme-biçme işleminin altından yönetmen Ali Atay ustaca kalkamadı. İlk filmi Limonata’ya göre fazlaca kalabalık kadrosu Ali Atay’ı karakter tanıtma konusunda zora sokmuş. Kalabalık bir aile var var ama kim kimin nesi tam olarak anlayamıyoruz. Onları kafamızda bir yere konumlandırmaya çalışırken zaten film akıp gidiyor. Ayrıca şu örgüt meselesi tam olarak oturmuyor. Ne bu örgüt, kimin adına çalışıyorlar? Bazı noktaların altı çizilmesi gerekirken çizilmemiş. Altı çizilmeyen detaylar yüzünden film oldukça eksik kalmış. Çok kopuk ilerliyoruz. Bazı olayların nedeni, bazı olayların sonucu yok. Sanırım filmin hikaye yaratıcılarından olan Ali Atay ve Feyyaz Yiğit hikayeyi düşündüklerinde çok eğlenmişler. Bu fikirle yola çıkıp filmin sadece komik olmasına odaklanmışlar. Film sadece fikirden ibaret kalmış. Malesef ki salt fikirden film olmaz. Fikri açıklayacak güçlü bir senaryoya ihtiyaç var.

Filmin kadrosuna gelince, çok iyi bir ekip var. Son dönemin gözde komedi yıldızları bir arada. Bu proje Güldür Güldür Show’daki stand-up gösterisiyle tanınan Doğu Demirkol’un kendini göstermesi için çok yerinde bir iş olmuş. Doğu Demirkol sadece başarılı bir komedyen değil iyi bir de oyuncu olabileceğinin sinyallerini vermiş. Feyyaz Yiğit ise her zamanki Feyyaz Yiğit. Komik, doğal. Sarp Apak ve İrem Sak iyi bir çift olamamışlar hissi vardı. Semaptik oyuncu İrem Sak, sahnede gösterdiği performansı beyazperdeye taşımaya kalkınca malesef plastik kalmış. Filmin abileri Ahmet Mümtaz Taylan ve Alper Kul’un en başarılı sinema deneyimi olarak örnek verebiliriz. Filmde en üzüldüğüm kısım, son dönemin en başarılı oyuncularından Özgür Emre Yıldırım’a kendini gösterecek fırsatın verilmemesi oldu. Fakat, filmde küçük bir sahneyle, Kalt Mizah Ekibi’nin Dr. Erman’a hayat veren Ender Gözü’nün sinema seyircisiyle tanıştırılması hoştu. Ender Gözü, kendine ayrılan küçücük bölümde doğal oyunculuğuyla kahkahalara boğuyor. Kendi Youtube kanallarındaki mizahın ayarında bir film olduğu için gayet iyi adapte olmuş.

Filmi izlerken ekibin eğlendiği çok belli oluyor. Bunu bir klişe olrak değil gülmemek için kendini zor tutan oyuncular olduğu için söylüyorum. Filmin finali filmin bütünlüğü gibi kopuk bitiyor. Ne oldu, nasıl oldu şimdi diyoruz. Sanki yönetmen sıkılmış ve orada bitirmiş gibi. Yönetmen Ali Atay’ın şiddeti estetize etmesi ve komik bir hale getirmesi Quantin Tarantino’nun filmlerini çağırıştırıyor. Hele ki son sahnede çatışma esnasında donan karede isimlerin yazması Tarantino esintilerini biraz daha şiddetlendiriyor.

Filmden sonra aklıma Ali Atay’ın Limonata filminden sonra verdiği bir röportaj geldi aklıma. Atay röportajında, “Bu filmi çekene kadar profesyonel fotoğraf makinesi bile tutmadı” diyordu. Filmin yapısını göz önünde bulundurarak söylüyorum ki zaten kamera tutmakla film çekilmiyor.

Filmin Esprisi:
İşaret dili ile anlaşamama.




Ozan SERTDEMİR

Author & Editor

Has laoreet percipitur ad. Vide interesset in mei, no his legimus verterem. Et nostrum imperdiet appellantur usu, mnesarchum referrentur id vim.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
biz.