Selçuk Aydemir’in beşinci sinema filmi “Ailecek Şaşkınız”
mart ayı itibariyle vizyona girdi. Son zamanlarda uydurulan yeni rekorlar
niteliğinde “en iyi mart ayı açılışı” rekorunun da sahibi oldu. Bu rekor belki
uydurma bir rekordur fakat film tüm rekorları kırmayı hak ediyor.
Türkiye Komedi Sinemasının usta kalemi Selçuk Aydemir iki
yılın ardından şık bir filmle sinemaya döndü. Evet iyi, güzel, tatlı demek
istemiyorum. Film gerçek anlamda şık bir film. Selçuk Aydemir’i kısa film
yıllarından itibaren takip eden biri olarak, ilk filmi 2011 yapımı Çalgı Çengi
dışında hiçbir filminde bu kadar içten gülmemiştim. Ki bu adam Türkiye’nin tek
ve dolayısıyla en iyi komedi yönetmeni. Çalgı Çengi, yapım hikayesiyle zaten
efsane olmuş, yokluklar içinde çekilmiş bir film. Selçuk Aydemir’in bir
söyleşisinde rastladığım üzere, “Araba için biriktirdiğim parayla film çektim.”
Demişti. İyi de etmiş. Yokluklar içinde Türkiye’nin en iyi kara komedisi çekilmiş
oldu. Fakat daha sonra BKM ile tanışan Aydemir, “benim deyimimle”, parayı
görünce bozdu. Gişe güldürüsü ile kendi orijinal dilinin arasında sıkışıp
kaldığını hissettirdi bana. Bunun devamında Düğün Dernek Sünnet gibi tamamen
gişe odaklı bir film çekmesi Selçuk Aydemir’i gişe canavarlarına kaptırdığımızı
düşündürmüştü. Bu korkunun devamı 2016 yılında Çalgı Çengi İkimiz ile devam
etti. Çünkü, Aydemir ilk filmden hayran olduğumuz Gürkan ve Salih
karakterlerinden uzak iki karakter yaratmış, birçok forvet yan rol eklemiş,
hikayeyi inandırıcılıktan ve samimiyetten uzaklaştırmıştı. Maalesef Selçuk
Aydemir sineması, Selçuk Aydemir dizilerine yenik düşmüştü. Televizyonda
muazzam işler yapan ekip, sinemada rekorlar kırmasına rağmen gerçek seyircisini
tatmin etmiyordu.
Nihayet oldu. Aydemir, Cemcir ve Kural’dan tertemiz bir film
geldi. Hem de İşler Güçler tadında. İnce ayar absürtlüğün verildiği,
özlediğimiz aile filmleri sıcaklığında. Öncelikle çok sade ve derdi belli bir
film olmuş. Ailecek Şaşkınız’ı izlemeye başladığımızda Ferhat’ın yani Ahmet
Kural’ın bir derdi var. Elif’i yani Saadet Işıl Aksoy’u elde etmek. Naif bir
aşk var. İzleyiciden birinci artı puanı burada alıyor. Benden artı puanı ise;
yan hikayelere çok dokunmadan, yolundan sapmadan, sırf espri olsun diye
skeçvari sahnelere yer vermemesiyle alıyor. Film döndüğü eksendeki durumların
komedisiyle besleniyor. Ayrıca karakterler çok gerçek ve hayattan insanlar.
Selçuk Aydemir filmlerinde görmeye alışık olduğumuz bir karikatürize tiplere
yer yok. Bence bu filmin içine girmemizi kolaylaştırıyor. Cengiz Bozkurt’un
Cimri Babası görünüşte karikatürize bir tipi çağrıştırsa da gerçekten ete
kemiğe bürünmüş bir karakter. Üstelik Cengiz Bozkurt’un sürekli maruz kaldığı “Üstüne
yapışmış Erdal Bakkal yapıştı” ithamlarından artık kurtulabilir. Erdal Bakkal
tiplemesinin ardından, Cengiz Bozkurt çoğunlukla cimri, kaypak tipleri oynadı.
Erdal Bakkal’ın tutmasıyla ona yakın oyunlar istendi belki de. Fakat bu filmde
yönetmenin dokunuşuyla bambaşka bir cimri karakter yaratılmış. Zaten film
performansların filmi olmuş diyebiliriz. Filmde tüm oyuncular üst düzeyde
performans sergiliyorlar. Ahmet Kural zaten her girdiği rolün hakkını her
zamanki gibi verirken, Murat Cemcir de yeni dişleriyle esprilerini ustaca
satıyor. Daha önce böyle bir komedi filmiyle karşımıza çıkmayan Saadet Işıl
Aksoy komik-güzel kategorisi için umut vaat eden yeni bir kadın oyuncu oluyor.
Ama filmin gizli kahramanlarından biri de Mustafa Alabora. Ekibe kolaylıkla
uyum sağlayan usta oyuncu performansını başarıyla sergiliyor. Ayrıca yan
karakterler de gayet dozunda oynayarak gol atma gafletine düşmemişler. Bu çok
önemli, çünkü Aydemir’in önceki işlerinde tüm kadro sevilen, tanınan
oyunculardan oluştuğu için herkes forvet olmaya çabalıyordu. Onları izlerken
hikayeden kopmak kaçınılmaz oluyordu. Gurubun “ekürüleri”nin filmin orasından
burasında çıkmaması çok iyi bir tercih olmuş. Kural ve Cemcir ikilisiyse “ikili”
olmaktan çıkıp bu sefer gerçekten filmin içine entegre olmuşlar. Yine de yeni
neslin Zeki-Metin ikilisi olan Kural ve Cemcir’den ustalara çakılan “Aslan
Bacanak” selamı iyi düşünülmüş ve manidar olmuş.
Ana karakterimiz Ferhat, aslında bir anti kahraman.
Sevilecek hiçbir yanı yok. Spolier vermemek için devamını es geçiyorum ki bu kısmını filmin başında karakter kendisi dile getiriyor. Fakat
yönetmenin, klasik karakter yolculuğunu başarıyla uygulaması ve Ferhat’ın
gözünden izlediğimiz hikayenin son karesinde Elif’in gözünden Ferhat’ı göstermesi
çok başarılı bir seçim. Filmin belki de tek çapağı sarı lale sahnesindeki
sıkışık oda ve finalin ardından gösterilen sahil sahnesi. Son kare biraz
yapımcı finali gibi olmuş. Seyircinin zekasına hürmet etmeme hissiyatı
oluşturdu. Aksine Selçuk Aydemir film boyunca izleyicisinin zekasına güvenerek espriler
oluşturmuş ayrıca ustaca fiziksel komedilerle bezemiş. Sarı lale diye
kodladığım sahnedeki odanın darlığı beni rahatsız etti sadece. Görsel olarak
başarılı bir atmosfere sahip bir filme yakışmadığını düşünüyorum.
Tabi ki müzik. Yine dillere dolanan bir türkü filmin sağlam
ayaklarından biri olup, filmi taşıyan bir unsur olmayı başarmış. Bazen Selçuk
Aydemir’in türküleri dinleyip film yazdığından şüphe ediyorum. Entarisi Dım Dım
Yar ile başrollere şarkı söyletme furyasını başlatan ekip yine bomba gibi bir
türküyü filme yerleştirmiş.
Gerçek bir Selçuk Aydemir fanı olarak, her filmi vizyona
girdiğinde büyük beklentilerle gidip hüsrana uğruyordum. Bu sefer beklentiye
girmeyeceğim diye kendimi şartlasam da fragmanı zaten beni büyük bir beklentiye
sokmuştu. Beklentiye gitmekten kurtulamadım. Yine büyük bir beklentiyle gittim
ama bu sefer beklentim fazlasıyla karşılandı. Filmin karşısında gerçekten
ailecek şaştık kaldık. Bu ufak çapaklar dışında gerçekten çok ama çok başarılı
bir film ortaya koyulmuş. Selçuk Aydemir ve TR 4033 ekibi yıllar sonra bile
açılıp izlenecek bir film ortaya koymuş. Ayrıca “aile filmleri artık tutmaz”
diyenlere inat adı “Ailecek Şaşkınız” olan gayet başarılı bir film ortaya koymuş.
İpe sapa gelmez karakterlerin “sözde hikayesini” anlattığı filmlerin
alternatifi olarak. Argodan uzak, adı gibi ailecek izlenecek ve en önemlisi
hikayesi olan bir film yapmışlar. Böyle filmlere ihtiyacımız var.
Filmin esprisi:
-Ben kadın olacaktım var ya…