Kim ne derse desin kült komedi
filmleri arasında yerini almış olan G.O.R.A’ın devam filmi sonunda geldi. Aslında
2008 yılında A.R.O.G ile yine hafif bir meltem esmişti. Aslında 2008 yapımı
A.R.O.G. ve 2018 yapımı Arif V 216 filmlerini G.O.R.A’nın devamı değil de spin
off filmleri olarak değerlendirmek daha doğru olur. Çünkü bütünüyle ilk filmin
atmosferinden oldukça uzak işler. Öyle ya da böyle ilk filmden 14 ikinci
filmden 10 yıl aradan sonra Arif Işık’ı beyazperdede görmek kısmet oldu. Hem
geç oldu hem güç oldu. Çünkü filme devasa paralar yatırıldı, birçok yıldız
oyuncuyla anlaşıldı, bir albüm hazırlarcasına stüdyoda şarkı kayıtları alındı.
Sonunda ortaya Arif V 216 adında bir film çıktı.
Tüm bu serüveni baştan alacak
olursak Cem Yılmaz, artık duyurular için vazgeçilmez bir platform olan, kişisel
instagram hesabından bir çizim paylaşarak Arif V 216 filmini duyurmuştu.
G.O.R.A ve A.R.O.G severler aynı zamandan Cem Yılmaz fanları büyük bir heyecana
ve ister istemez büyük bir beklentiye kapıldı. Cem Yılmaz’ın daha sonra
anlaştığı her yıldızla senaryolu fotoğraf paylaşması beklentiyi iyice
yükseltti. Zaten büyük bir beklentiyle filmin yolunu gözleyen G.O.R.A-A.R.O.G
sevenleri ve iyi mizah filmlerine aç Cem Yılmaz fanları vardı. Bunlardan biri
de hiç kuşkusuz benimdir. Çünkü ilk iki filmin bende öyle ayrı yerleri vardır
ki, o kadar çok izledim ki ezbere bütün esprilerini sıralayabilirim. Zaten ilk
iki filmdeki birçok espri artık günlük hayatın bir parçası olmuştur. Her an her
yerde karşılaşabiliriz. Bunu Cem Yılmaz’ın kıvrak zekasına ve gerçekten halktan
beslenerek tespitlerde bulunmasına borçluyuz. Hal böyle olunca filmin mizahı
konusunda hiç şüpheye düşmedik. İş teknik kısmına gelince ise ilk alklıma
gelen, “Umarım Cem Yılmaz kendi yönetme gafletine düşmez” oldu. Çünkü tek
başına yönetmen koltuğuna oturduğu filmler, özellikle Ali Baba ve 7 Cüceler,
sinema diline uzak işlerdi. Bir film yapılırken herkesi işini yapmalı ve
parçalara bölünmemeli diyerek bağlayabiliriz. İç sesimi duymuş gibi son dönemin
başarılı, genç yönetmenlerinden Kıvanç Baruönü’nün filmi yöneteceği duyuruldu.
Beklenti artıyordu. Baruönü, Görümce, Kocan Kadar Konuş gibi başarılı işlere
imza atmış, G.O.R.A’nın ekbinde çalışmış, tabiri caizse reklamdan gelme bir
yönetmen. Bu kadar görsel ağırlıklı bir işin altından kalksa kalksa o kalkar
diyebileceğimiz bir yetenek.
Şimdi gelelim Arif V 216
eleştirilerine. Belki ağır bir tabir olacak, fakat film beklentileri maalesef
karşılayamadı. Cem Yılmaz’ın en çok izlenen filmi G.O.R.A’yı geride bırakarak
Cem Yılmaz filmografisinde yeni bir rekor kırdı. Filmin epeyce izlenmesi
fazlaca insanla konuşma, tartışma platformu oluşturdu. Filmi beğenenler ve
beğenmeyenler neredeyse eşit dağılmış durumda. Fakat beğenenleri faşistçe bir
yaklaşımı var. Özellikle “Bunu da beğenmiyorsan git Cumali Ceber izle, Recep
İvedik izle” gibi çıkışlarda bulunuyorlar. Şu var ki, benci bir insan filmlerle
ya da yaptıklarıyla körü körüne bağdaştırılmamalı. Cem Yılmaz film yaptı diye
çok komik olacak, Nuri Bilge film yaptı diye illa ödül alacak diye bir şey yok.
Arif V 216 filmi iyi ya da kötü
demiyorum elbette. Çünkü eleştirinin temelinde bu yatmaz. Bu sitenin ilk yazısı
olduğu için küçük bir ilinti yapıyorum. Sadece filmi artıları ve eksileriyle
değerlendiriyorum. Filmin senaryosundan bahsedecek olursak temeli bildiğimiz
üzere Back To The Future tabanlı. Arif, 216 ile birlikte geçmişe gider ve
zamanın işleyişini bozarlar. Filmin akıp gitmesinde bir çapak yok. Fakat Cem
Yılmaz’ın seyircisini özel hissetmesi için sırf gönderme olsun diye
göndermeleri araya sıkıştırması, filmden çıkıp gitmesi izleyiciyi filmden
koparıyor. Burdan Onedio’ya bir not: Filmde ne kadar çok gönderme varsa o film
o kadar iyidir diye bir doğru orantı yok maalesef. Ayrıca uzayda ve taş
devrinde geçen, gayet kendi dünyasına inandıran ilk iki filmin ardından dünyada
geçen bir hikayenin inandırıcı olmaması üzücü. Geçmişe gidilen bir filmi, geçmiş filmleriyle karşılaştırmak haksızlık olmaz diye düşünüyorum. G.O.R.A filminin evreni o kadar
başarılı kurulmuştu ki neredeyse öyle bir gezegen, mavi yüzlü adamlar, sucuk
ağaçları olduğuna körü körüne inanıyorduk. Arif V 216 devasa platosu, harcanan
onca para, büyük emek ve enfes bir sanat yönetmenliğine rağmen bu
inandırıcılıktan uzak. Bu arada zaman yolculuğu yaptıklarını, zamanın 1969
olmasından bahsetmiyorum. Onlar gayet başarılı. Hikaye evreni izleyeni içine
alamıyor maalesef. Ayrıca dramturjik olarak beni en çok beni filmden koparan
şey, Arif’in FBI, CIA, KGB gibi dünya devlerini tek başına haşat ederken
geçmişe gidince mafya bozuntularından dayak yiyip 216’yı kaybetmesi…
Cem Yılmaz bazı yerlerde cebinden
yemiş ilk iki filmdeki esprileri bir şekilde devam ettirmiş. Seyircinin zaten
bildiğini düşünüp seyircisinin zekasına güvenmiş. Fakat burada bir handikap
var. İster devam filmi, ister spin off olsun bu film kendi içinde başlı başına
bir film. Filmin içinde her şey tanıtılmalı, akılda soru işareti bırakılmamalı
diye düşünüyorum. Normalde bir filmde ilk 10-15 dakika karakterler tanıtılır.
Bu filmde böyle bir şeye ihtiyaç duyulmamış. Zaten tanıdığımız karakterler
olduğu düşünülerek direkt film başlamış. Ama bu adamlar 14 yıl öncesinin
adamları mı? 14 yılı yaşamış canlı karakterler mi? Bu biraz muamma olmuş ve
gördüğüm kadarıyla karakterler değişmiş. Bu kısımların seyircinin kendisi
tamamlaması beklenmiş.
Bunun gibi bir diğer şey de
yönetmenlikle ilgili bir tercih. Filmin aylar öncesi yayınlanan ilk 145
saniyesi diye lanse edilen teaser kısmı filmde yok. Filme gelen nasıl olsa
izlemiştir diyerek hızlı bir geçiş söz konusu. Bunun yapılmasını yanlış
buluyorum. Çünkü ne olursa olsun bu tek başına bağımsız bir film. Mevzu yönetmenliğe
gelmişken ister istemez ilk iki filmin yönetmenleriyle yönetmeni kıyaslıyoruz.
Benim görüşüm, Cem Yılmaz esprilerini satmakta yönetmen başarısız kalmış.
Görselle espriyi bütünleştirmek gerçekten zor bir iştir. Örneğin, G.O.R.A’da
Ömer Faruk Sorak’ın tercih ettiği kesintisiz planlar Cem Yılmaz’ın tek kişilik
gösterilerinden gelme oyunculuğunu destekler tipteydi. İkinci filmin yönetmeni
Ali Taner Baltacı da bir reklam yönetmeniydi fakat taş devri atmosferini
başarıyla kurmuş ve plan plan başarılı bir çalışma sergilemişti. Devasa bir
dekor hazırlığının olduğunu biliyoruz fakat filmde sürekli yakın planlar ve yüz
çekimleri görüyoruz. Filmin animasyonlarına, görsel efektlerine baktığımızda
ise geneli başarılıyken, bu serinin artık vazgeçilmezi olan sondaki tirat
sahnesinde, Yeşilköy Havalimanı sahnesinde başarısız bir green screen kullanımı
görüyoruz. Bu G.O.R.A’nın post production ekibinde çalışmış bir yönetmene
elbette yakışmıyor. Fakat çok başarılı bir distopya 2017’si çıkardığını da
söylemeden geçmemek gerekir.
Evet filmde slogan olacak
espriler yok diyebiliriz ama yine de hoş durumlar, güldüren durum komiklikleri
var. Belki daha iyi satılsa daha çok gülebilirdik. A.R.O.G ve Yahşi Batı’yı
oyunculuğuyla apayrı bir yere taşıyan Zafer Algöz de belki daha boyutlu bir
kötü adam olabilirdi. Belki de fazla beklentiden bunlar kim bilir… Cem Yılmaz
yıllar önce bir programda 1969’da geçen bir film yapmak istediğini ve Devrim
Arabalarına bağlamak istediğini anlatmıştı. Hatta Aysun Kayacı’nın fikri
beğenmemesi olay olmuştu ve programın o partı internette yayılmıştı. Muhtemelen
Cem Yılmaz o fikrin başkarakterlerini Arif’i ve 216’yı yerleştirdi. Bambaşka
bir film olacakken G.O.R.A serisinin bir parçası oldu. Böylece geçmişin verdiği
güç de arkalarına alınmış oldu. Tabi ki bunlar benim komplo teorilerim.
Fakat bu film Arif Işık’ın pop müziğinin altın
çağı olan 1970’leri, 90’ların ve 2000’lerin şarkılarıyla tek başına ele
geçirmesiyle unutulmaz olacak. Özellikle bir dönemin hit parçalarının albüm
olarak yayınlanması çok hoş ve başarılı bir PR çalışması. Benim şahit olduğum,
insanlar bu şarkıları hatırlamaktan memnun ve kendilerinin söyleyebilecekleri
tarzda yeni aranjelerini sevdiler. Benim de dilimden düşmüyor. Bu yazıyı
yazarken bile onları dinledim.
Ben her zaman fazla paranın
samimiyeti bozduğuna inanırım. Bu yıllar sonra devam filmi çekilen her filmde
karşımıza çıkar. Önceki filmler Arif V 216’ya göre butik kalmış filmlerdi.
Hepsi bütçeli işlerdi, hepsi uğraşılmış işlerdi fakat bu filmde hem dev bütçe,
hem dev sanat hem de dev bir kadro kullanıldı. En küçük roldeki isim bile
tanındık bir yıldızdı. Gerçek nostaljik isimleri de filmin içinde görmek ayrı
bir tat kattı. Şüphesiz en başarılısı Çağlar Çorumlu’nun Zeki Müren’iydi. Çorumlu, Zeki Müren taklidi
yapmaktan öteye gitmiş adeta tipten yeni bir karakter yaratmıştı. Ben bunları söylerken umarım Zeki Bey çıkmamıştır.