5 Şubat 2018 Pazartesi

ARİF V DAHA BİR SÜRÜ ŞEY




Kim ne derse desin kült komedi filmleri arasında yerini almış olan G.O.R.A’ın devam filmi sonunda geldi. Aslında 2008 yılında A.R.O.G ile yine hafif bir meltem esmişti. Aslında 2008 yapımı A.R.O.G. ve 2018 yapımı Arif V 216 filmlerini G.O.R.A’nın devamı değil de spin off filmleri olarak değerlendirmek daha doğru olur. Çünkü bütünüyle ilk filmin atmosferinden oldukça uzak işler. Öyle ya da böyle ilk filmden 14 ikinci filmden 10 yıl aradan sonra Arif Işık’ı beyazperdede görmek kısmet oldu. Hem geç oldu hem güç oldu. Çünkü filme devasa paralar yatırıldı, birçok yıldız oyuncuyla anlaşıldı, bir albüm hazırlarcasına stüdyoda şarkı kayıtları alındı. Sonunda ortaya Arif V 216 adında bir film çıktı.
Tüm bu serüveni baştan alacak olursak Cem Yılmaz, artık duyurular için vazgeçilmez bir platform olan, kişisel instagram hesabından bir çizim paylaşarak Arif V 216 filmini duyurmuştu. G.O.R.A ve A.R.O.G severler aynı zamandan Cem Yılmaz fanları büyük bir heyecana ve ister istemez büyük bir beklentiye kapıldı. Cem Yılmaz’ın daha sonra anlaştığı her yıldızla senaryolu fotoğraf paylaşması beklentiyi iyice yükseltti. Zaten büyük bir beklentiyle filmin yolunu gözleyen G.O.R.A-A.R.O.G sevenleri ve iyi mizah filmlerine aç Cem Yılmaz fanları vardı. Bunlardan biri de hiç kuşkusuz benimdir. Çünkü ilk iki filmin bende öyle ayrı yerleri vardır ki, o kadar çok izledim ki ezbere bütün esprilerini sıralayabilirim. Zaten ilk iki filmdeki birçok espri artık günlük hayatın bir parçası olmuştur. Her an her yerde karşılaşabiliriz. Bunu Cem Yılmaz’ın kıvrak zekasına ve gerçekten halktan beslenerek tespitlerde bulunmasına borçluyuz. Hal böyle olunca filmin mizahı konusunda hiç şüpheye düşmedik. İş teknik kısmına gelince ise ilk alklıma gelen, “Umarım Cem Yılmaz kendi yönetme gafletine düşmez” oldu. Çünkü tek başına yönetmen koltuğuna oturduğu filmler, özellikle Ali Baba ve 7 Cüceler, sinema diline uzak işlerdi. Bir film yapılırken herkesi işini yapmalı ve parçalara bölünmemeli diyerek bağlayabiliriz. İç sesimi duymuş gibi son dönemin başarılı, genç yönetmenlerinden Kıvanç Baruönü’nün filmi yöneteceği duyuruldu. Beklenti artıyordu. Baruönü, Görümce, Kocan Kadar Konuş gibi başarılı işlere imza atmış, G.O.R.A’nın ekbinde çalışmış, tabiri caizse reklamdan gelme bir yönetmen. Bu kadar görsel ağırlıklı bir işin altından kalksa kalksa o kalkar diyebileceğimiz bir yetenek.
Şimdi gelelim Arif V 216 eleştirilerine. Belki ağır bir tabir olacak, fakat film beklentileri maalesef karşılayamadı. Cem Yılmaz’ın en çok izlenen filmi G.O.R.A’yı geride bırakarak Cem Yılmaz filmografisinde yeni bir rekor kırdı. Filmin epeyce izlenmesi fazlaca insanla konuşma, tartışma platformu oluşturdu. Filmi beğenenler ve beğenmeyenler neredeyse eşit dağılmış durumda. Fakat beğenenleri faşistçe bir yaklaşımı var. Özellikle “Bunu da beğenmiyorsan git Cumali Ceber izle, Recep İvedik izle” gibi çıkışlarda bulunuyorlar. Şu var ki, benci bir insan filmlerle ya da yaptıklarıyla körü körüne bağdaştırılmamalı. Cem Yılmaz film yaptı diye çok komik olacak, Nuri Bilge film yaptı diye illa ödül alacak diye bir şey yok.
Arif V 216 filmi iyi ya da kötü demiyorum elbette. Çünkü eleştirinin temelinde bu yatmaz. Bu sitenin ilk yazısı olduğu için küçük bir ilinti yapıyorum. Sadece filmi artıları ve eksileriyle değerlendiriyorum. Filmin senaryosundan bahsedecek olursak temeli bildiğimiz üzere Back To The Future tabanlı. Arif, 216 ile birlikte geçmişe gider ve zamanın işleyişini bozarlar. Filmin akıp gitmesinde bir çapak yok. Fakat Cem Yılmaz’ın seyircisini özel hissetmesi için sırf gönderme olsun diye göndermeleri araya sıkıştırması, filmden çıkıp gitmesi izleyiciyi filmden koparıyor. Burdan Onedio’ya bir not: Filmde ne kadar çok gönderme varsa o film o kadar iyidir diye bir doğru orantı yok maalesef. Ayrıca uzayda ve taş devrinde geçen, gayet kendi dünyasına inandıran ilk iki filmin ardından dünyada geçen bir hikayenin inandırıcı olmaması üzücü. Geçmişe gidilen bir filmi, geçmiş filmleriyle karşılaştırmak haksızlık olmaz diye düşünüyorum. G.O.R.A filminin evreni o kadar başarılı kurulmuştu ki neredeyse öyle bir gezegen, mavi yüzlü adamlar, sucuk ağaçları olduğuna körü körüne inanıyorduk. Arif V 216 devasa platosu, harcanan onca para, büyük emek ve enfes bir sanat yönetmenliğine rağmen bu inandırıcılıktan uzak. Bu arada zaman yolculuğu yaptıklarını, zamanın 1969 olmasından bahsetmiyorum. Onlar gayet başarılı. Hikaye evreni izleyeni içine alamıyor maalesef. Ayrıca dramturjik olarak beni en çok beni filmden koparan şey, Arif’in FBI, CIA, KGB gibi dünya devlerini tek başına haşat ederken geçmişe gidince mafya bozuntularından dayak yiyip 216’yı kaybetmesi…
Cem Yılmaz bazı yerlerde cebinden yemiş ilk iki filmdeki esprileri bir şekilde devam ettirmiş. Seyircinin zaten bildiğini düşünüp seyircisinin zekasına güvenmiş. Fakat burada bir handikap var. İster devam filmi, ister spin off olsun bu film kendi içinde başlı başına bir film. Filmin içinde her şey tanıtılmalı, akılda soru işareti bırakılmamalı diye düşünüyorum. Normalde bir filmde ilk 10-15 dakika karakterler tanıtılır. Bu filmde böyle bir şeye ihtiyaç duyulmamış. Zaten tanıdığımız karakterler olduğu düşünülerek direkt film başlamış. Ama bu adamlar 14 yıl öncesinin adamları mı? 14 yılı yaşamış canlı karakterler mi? Bu biraz muamma olmuş ve gördüğüm kadarıyla karakterler değişmiş. Bu kısımların seyircinin kendisi tamamlaması beklenmiş.
Bunun gibi bir diğer şey de yönetmenlikle ilgili bir tercih. Filmin aylar öncesi yayınlanan ilk 145 saniyesi diye lanse edilen teaser kısmı filmde yok. Filme gelen nasıl olsa izlemiştir diyerek hızlı bir geçiş söz konusu. Bunun yapılmasını yanlış buluyorum. Çünkü ne olursa olsun bu tek başına bağımsız bir film. Mevzu yönetmenliğe gelmişken ister istemez ilk iki filmin yönetmenleriyle yönetmeni kıyaslıyoruz. Benim görüşüm, Cem Yılmaz esprilerini satmakta yönetmen başarısız kalmış. Görselle espriyi bütünleştirmek gerçekten zor bir iştir. Örneğin, G.O.R.A’da Ömer Faruk Sorak’ın tercih ettiği kesintisiz planlar Cem Yılmaz’ın tek kişilik gösterilerinden gelme oyunculuğunu destekler tipteydi. İkinci filmin yönetmeni Ali Taner Baltacı da bir reklam yönetmeniydi fakat taş devri atmosferini başarıyla kurmuş ve plan plan başarılı bir çalışma sergilemişti. Devasa bir dekor hazırlığının olduğunu biliyoruz fakat filmde sürekli yakın planlar ve yüz çekimleri görüyoruz. Filmin animasyonlarına, görsel efektlerine baktığımızda ise geneli başarılıyken, bu serinin artık vazgeçilmezi olan sondaki tirat sahnesinde, Yeşilköy Havalimanı sahnesinde başarısız bir green screen kullanımı görüyoruz. Bu G.O.R.A’nın post production ekibinde çalışmış bir yönetmene elbette yakışmıyor. Fakat çok başarılı bir distopya 2017’si çıkardığını da söylemeden geçmemek gerekir.
Evet filmde slogan olacak espriler yok diyebiliriz ama yine de hoş durumlar, güldüren durum komiklikleri var. Belki daha iyi satılsa daha çok gülebilirdik. A.R.O.G ve Yahşi Batı’yı oyunculuğuyla apayrı bir yere taşıyan Zafer Algöz de belki daha boyutlu bir kötü adam olabilirdi. Belki de fazla beklentiden bunlar kim bilir… Cem Yılmaz yıllar önce bir programda 1969’da geçen bir film yapmak istediğini ve Devrim Arabalarına bağlamak istediğini anlatmıştı. Hatta Aysun Kayacı’nın fikri beğenmemesi olay olmuştu ve programın o partı internette yayılmıştı. Muhtemelen Cem Yılmaz o fikrin başkarakterlerini Arif’i ve 216’yı yerleştirdi. Bambaşka bir film olacakken G.O.R.A serisinin bir parçası oldu. Böylece geçmişin verdiği güç de arkalarına alınmış oldu. Tabi ki bunlar benim komplo teorilerim.
 Fakat bu film Arif Işık’ın pop müziğinin altın çağı olan 1970’leri, 90’ların ve 2000’lerin şarkılarıyla tek başına ele geçirmesiyle unutulmaz olacak. Özellikle bir dönemin hit parçalarının albüm olarak yayınlanması çok hoş ve başarılı bir PR çalışması. Benim şahit olduğum, insanlar bu şarkıları hatırlamaktan memnun ve kendilerinin söyleyebilecekleri tarzda yeni aranjelerini sevdiler. Benim de dilimden düşmüyor. Bu yazıyı yazarken bile onları dinledim.
Ben her zaman fazla paranın samimiyeti bozduğuna inanırım. Bu yıllar sonra devam filmi çekilen her filmde karşımıza çıkar. Önceki filmler Arif V 216’ya göre butik kalmış filmlerdi. Hepsi bütçeli işlerdi, hepsi uğraşılmış işlerdi fakat bu filmde hem dev bütçe, hem dev sanat hem de dev bir kadro kullanıldı. En küçük roldeki isim bile tanındık bir yıldızdı. Gerçek nostaljik isimleri de filmin içinde görmek ayrı bir tat kattı. Şüphesiz en başarılısı Çağlar Çorumlu’nun  Zeki Müren’iydi. Çorumlu, Zeki Müren taklidi yapmaktan öteye gitmiş adeta tipten yeni bir karakter yaratmıştı.  Ben bunları söylerken umarım Zeki Bey çıkmamıştır.


Ozan SERTDEMİR

Author & Editor

Has laoreet percipitur ad. Vide interesset in mei, no his legimus verterem. Et nostrum imperdiet appellantur usu, mnesarchum referrentur id vim.

 
biz.